Home » General » Acı bir tarih resim gibi geçiyor önümden

Acı bir tarih resim gibi geçiyor önümden

Kars’tayız; kar atıştırıyor. Hava soğuk, kurşuni. Bu şehirde kiliseden camiye çevrilen bütün camilere neredeyse hep ‘Fethiye’ adı verilmiş… Ani Harabeleri bir başka gezegen. Ermeni krallarından başlayarak Bizans’a, Selçuklu Türklerine, Gürcülere, Osmanlı’ya, Ruslara, Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar uzanan tarihin yapraklarını insana birer birer çevirtiyor.

 

Karşı yaka, Ermenistan. Elini uzatsan Gümrü… Türkiye-Ermenistan ilişkileri ne zaman normalleşecek? Bu sınır ne zaman açılacak? ‘Milliyetçilik’lerin çizdiği bu sınırlar, AB coğrafyasında olduğu gibi ne zaman anlamsızlaşmaya başlayacak?..  Ermenisi, Azerisi, Türkü, Kürdü, Terekemesi, Türkmeni ne zaman barış ve huzur içinde yaşayacaklar bu güzel topraklarda?..

KARS

Bir arkadaş grubuyla iki gün geçirdiğimiz bu büyüleyici şehir neresinden başlayarak anlatılabilir?

Gerçekten bilemiyorum.

Kim bilir, belki de dünüyle bugünüyle kültür zengini bu topraklara ve güzel insanlarına haksızlık olur diye böyle düşünüyorum.

Ama Kar’store hiç aklımdan çıkmayacak. Orada iki gece boyunca dans eden, halay ve zılgıt çeken, hep bir ağızdan çalıp söyleyen o genç insanların benim dünyamda kabarttıkları heyecan dalgalarını onlarla birlikte hep anımsayacağım.

Sevgili Hrant Dink’in adını anarak Sarı Gelin’i de söylediler. Türkçe, Kürtçe, Zazaca, Gürcüce, Ermenice, Lazça şarkı ve türkülerle çoştular, eğlendiler.

Sahiciydi her şey, içtendi.

Güzel olan da buydu.

O genç insanlar, değişik kültürlerin harmanı olan öylesine güzel duygu fırtınaları yarattılar ki, bir yandan bizi Kars kültürünün içine soktular, diğer yandan Tayyip Erdoğan’ın Kars’ta ucube diyerek heykel yıktıran zihniyetinin bu topraklarda kalıcı olamayacağının işaret fişeklerini çaktılar iki gece boyunca…

Barış ve demokrasi açısından Türkiye’nin geleceği konusunda beni iyimser kıldılar.

Kilise cami, opera defterdarlık, okul emniyet binası olmuş

Sabah vakti kar atıştırmaya başladı. Kars’ta yılın ilk karıyla elbette Orhan Pamuk’u da hatırladım.

Bu şehirde kiliseden camiye çevrilen bütün camilere neredeyse hep ‘fetih’ten gelen Fethiye adı verilmiş…

Alexsander Nevski Kilisesi’nin önüdeyim.

Spor salonu olarak kullanılmış, Ziraat Bankası olmuş, 17 Mayıs 1985’de de Fethiye Camii’ne dönüştürülmüş.

Eski zamanlarda iki tane şaşaalı soğan başı olan bir kiliseymiş, şimdi de iki uzun minareli bir cami…

Artık internetteki eski fotoğraflarından görülebilen soğan başları, rivayet edilir ki, 1950’li yılların başlarında bir gece vakti yok olup gitmiş…

Güzel bir yapının önünden geçiyoruz. Rusların zamanında opera binasıymış, şimdi Defterdarlık…

Eski zamanlarda okul olan bir başka taş yapı, şimdi Emniyet Müdürlüğü… Emniyet Müdürü iyi bir iş yapmış, üstündeki sıvaları, boyaları kazıtarak taş yapıyı eski haline dönüştürmüş…

Ani harabeleri: Bir başka gezegen

Ani Harabeleri’nin arasında dolaşırken, o tarihle flört edercesine duyguyla sarıp sarmalanıyorum.

Ermeni kültürünün esas damgasını vurduğu etkileyici bir yer, bir başka gezegen… Tarihin en yoğun yaşanabileceği mekanlardan biri…

Ani, Ermeni krallarından başlayarak Bizans’a, Selçuklu Türklerine, Gürcülere, Osmanlı’ya, Ruslara, Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar uzanan tarihin yapraklarını insana birer birer çevirtiyor.

Ani, öylesine bir mekan ki, insana “Tarihi düşünmeye çalış, tarihi biraz  hissetmeye çalış!” diyor her adımında…

Derin bir kanyon.

Derinliklerin arasından Arpaçay akıyor.

Burası Türk-Ermeni sınırı.

Karşı yaka, Ermenistan.

Elini uzatsan Gümrü

Yakın tarihimizden bir yaprak…

Sınırlar ne zaman anlamsızlaşmaya başlayacak?

Türkiye-Ermenistan ilişkileri ne zaman normalleşecek?

Gözümün önündeki bu sınır ne zaman açılacak?

Milliyetçilik’lerin çizdiği bu sınırlar, Avrupa Birliği coğrafyasında olduğu gibi ne zaman anlamsızlaşmaya başlayacak?..

Ermenisi, Azerisi, Türkü, Kürdü, Terekemesi, Türkmeni ne zaman barış ve huzur içinde yaşayacaklar bu güzel topraklarda?..

Hiç de zor olduğunu sanmıyorum.

Oysa, 2008’de ne kadar da yaklaşılmıştı bu makul noktaya.

Cumhurbaşkanı Gül, ‘futbol diplomasisi’yle Erivan’a tarihi bir ziyaret yaparken, Kars’ta zamanın AK Partili Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, sınır açılsın diye 50 bin imzalı bildiri yayınlıyor ve iki ülke arasında ‘normalleşmenin kapısı’nı açacak protokoller Dışişleri Bakanları tarafından İsviçre’de imzalanıyordu.

Ama olmadı yine.

Turizmiyle, ticaretiyle, barışıyla bölgeyi ihya edebilecek büyük bir fırsat ne yazık ki kaçırıldı.

 

Büyük Katedral’den Fethiye Camii’ne

Kar atıştırıyor.

Hava soğuk, kurşuni, Orhan Pamuk’un Kar’ında bazen tarif ettiği Kars gibi, biraz kasvetli…

İşte karşımda tüm heybetiyle Büyük Katedral. Ermeniler tarafından 932 yılında inşa ediliyor. Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan 1064’te buraları fethedince, ilk cumayı burada kıldıktan sonra da isim değişikliği geliyor:

Fethiye Camii.

Tam karşısında, sınırın öteki yakasında kule gibi minaresi olan bir cami, Ebulmenücehr Camii. 1099’da inşa edilmiş. Anadolu’daki ilk Türk İslam Camii budur, diyorlar.

Dumanlı Dağ’dan doğru fena esiyor.

Soğuk, bu kez sulu kar atıştırmaya başladı.

Kanyonun derinliklerinde bir köprü ve bir kilise kalıntısı. Çok eski zamanlarda  İpek Yolu geçermiş bu köprünün üstünden…

İnşallah, Ani Harabeleri’ni bazı yerlerden bölen etrafındaki askeri bölgeler de kalkar, titiz ve yoğun bir restorasyonla burası olağanüstü bir kültür ve tarih hazinesi olarak tüm insanlığa en kısa zamanda açılır.

 

‘Teröristi meşhurdur abi…’

Kars Kalesi heyecan verici heybetiyle şehrin üzerinde yükseliyor.

Karşımızda Digor Dağları, karlı ve sisli tepeleriyle. “Teröristi meşhurdur abi” diyor kulağıma eğilip…

Aşağıda kırmızı tuğlalı damlarıyla Kafkas Üniversitesi’nin konservatuvar olmayı bekleyen Ruslardan kalma taş yapıları.

Önünden Kars Çayı akıyor.

Müzik için ideal bir yer. Ama bu haliyle hazin bir durumda. Öylesine kendi haline bırakılmış, sanki terk edilmiş.

Eski zamanlarda Rusların askeri garnizonuymuş. Sonra bizim askeriyenin olmuş. Komutan köşkünün önünde subay kasketli bir büst dikkatimi çekiyor:

                                       Kars, Ardahan belkemiğimiz,

                                       Boğazlar da

                                       Boğazımızdır.

                                                          General Kazım Karabekir

                                                          1882 – 1948

 

Yakın tarihten bir yaprak daha…

Rusların hem Çarlık döneminde, hem Stalin-Sovyet döneminde hiç vazgeçmedikleri talepleri ve soğuk savaş döneminde Türkiye’yi Amerika’yla NATO’ya iten gerçekler…

 

Sanki İttihatçılar’dan kurtuluş yok bu topraklarda

Buralarda başını nereye çevirsen, tarihten, uzak ya da yakın tarihten kurtulman mümkün değil. Kars ve çevresi bir açık hava müzesi yapılabilir ve tarihten barış adına dersler çıkartmak için büyük küçük herkesin ziyaretine açılır.

Allahüekber Dağları’na doğru yol alıyoruz. Sanki İttihatçılar’dan kurtuluş yok bu topraklarda. Birinci Dünya Savaşı,  Enver Paşa ve Sarıkamış felaketi

Uzaktan dağın yamacında çok zarif bir yapı. Çar İkinci Nikola’nın karısı Çariçe Katerina için yaptırdığı av köşkü. Kimine göre de, Çar’ın hem yazlık köşkü, hem de askeri komuta merkezi…

Çam ağaçlarının arasında, dağın eteklerinde, Allahüekber Dağları’na bakıyor.

2007 yılına kadar askeriyenin elinde depo olarak kullanılmış. Şimdi de Kültür Bakanlığı’nda…

Hali hazin, gerçekten acıklı.

 

Ruslardan kalma bir taş yapıda…

Heyecan var, akşama kaz yiyeceğiz.

“Kaz zamanı değil” diyor, “Daha kar tam inmedi. Kazın kursağına kar girmeden kaz kesilmez buralarda…”

Biliyoruz.

Ama tuzlanmış, yazın saklanmış kaz, üstelik tandırda pişiriliyor. Birazcık tuzlu olsa da, akşama Ocak Başı’nda iştahla yiyoruz, bulgur pilavı ve kayısı hoşafıyla.

Bu satırları, Ruslardan kalma bir taş yapıdan güzel bir butik otel haline getirilmiş Kar’s Oteli’ndeki odamda yazarken dışarıdan gürültüler geliyor.

Pencereden başımı uzatıyorum.

Bir film seti kurulmuş bizim sokakta. Mahsun Kırmızıgül’ün bir filmi çekiliyormuş.

Eğlence çıkmış çoluğa çocuğa, otelin önünde toplanmış seyrediyorlar merakla, heyecanla.

Ve tül perde gibi inmeye başlıyor kar, pazar sabahı…

T24.com

Copyright © 2024 Tabdc.Org Sitemizdeki İçeriklerin Her Hakkı Saklıdır. İzinsiz Kullanılamaz. Akgün Medya

Scroll to top